Access Consciousness®’ un anahtar
araçlarından biri soru sormaktır. Çok satan kitaplar yazarı ve Access
Consciousness®’ un kurucusu Gary Douglas sık sık “Soru güçlendirir, cevap
güçsüzleştirir” demektedir. Access’ in 10 kuralının en zor uygulananı çoğu
zaman bu olmaktadır, bunun nedeni belki de okulda hatta okuldan bile önce cevapları
bulma konusunda üzerimize çok fazla baskı yapılmasındadır.
1600 lı yılların sonlarında Güç ve Yerçekimi Kanunlarını ve Kalkülüs’ü
bulan Isaac Newton bunları yaparken o zaman bilmesi gereken bütün bilimi
biliyor olmalıydı, şimdi ise öylesine çok bilgi var ki aslında bilim
adamlarının bunların hepsini bilebilmesi imkansız, hatta kendi bilim dallarında
olsa bile.
Modern liselerin talebeleri bilim hakkında muhtemelen Newton dan daha çok
şey biliyorlardır, ancak yine de pek çok kişi bilimi “hakikatin nüfuz edilemez
dağı” olarak görmektedir.
Columbia Üniversitesinde Biyoloji Bilimleri Başkanı olan Stuart Firestein “Bilim
Adamları bile, onu görmezden gelme dışında, bu dağ ile başa çıkamamaktadır”, “Kendi
alanlarında bile yalnızca en dar biçimde bilgi sahibi olan uzmanlar için bu
aptalca ve potansiyel olarak tehlikeli bir durum yaratmaktadır” demektedir.
Firestein, kendi kendini “Süslü Ph. D.” olarak tanımlamasına rağmen bırakın
fizik raporlarının iki cümlesini bile gözden kaçırmayı beklememesini bir yana,
bağışıklık bilimi ya da hücre biyolojisi bilimindeki bazı raporların, kendi
bilim dalı olan nörobiyoloji de olduğu gibi onu çok şaşırttıklarını kabul
etmektedir.
Ya bu aslında iyi bir şeyse? Firestein en azından bunu yazan bir bilim
adamı, çünkü hakikat öylesine yoğun ve kahredici ki, aslında bize, bilimin
keşfettiği geometrik olarak katlanan hakikat yığınlarını kullanmamız konusunda
izin veren şey, sorular olmaktadır.
Firestein “Bilim Adamını bilim adamı yapan şey çok bilmek değildir”, “
Bilim Adamını, bilim adamı yapan şey cahilliktir” diye yazar.
Newton ile Einstein arasında ki en önemli fizikçi olan James Clerk Maxwell “Tamamen
bilinçli cahillik… Bilgide her gerçek gelişmenin başlangıcı işte budur”
demiştir.
Cahillik sorulara yönlendirir, tıpkı Gary Douglas’ ın çok sıklıkla işaret
ettiği gibi.
Oyun yazarı George Bernard Shaw bir keresinde Einstein la kadeh
tokuştururken düşüncesini şöyle dile getirmiştir: “Her yeni keşif 10 yeni soruya yol açar”
“Bilimin bu bakış açısı – cevaplardan daha çok sorularla ilgili olması –
rahatlatıcı bir şey olmalı” diyen Firestein devamında “ Bu durum bilimi daha az
tehdit edici ve çok daha fazla dostça, aslına bakarsanız, eğlenceli kılmaktadır”
demiştir.
“Sorular aynı zamanda daha fazla erişilebilir ve daha sık olarak
cevaplardan daha ilginçtir; cevaplar süreci sona erdirmek eğilimindedir,
halbuki sorular sizi bir şeylerin yoğunluğu içinde bırakır.”
“Eğer bilim adamları jargon krallıklarıyla gözünüzü yuvalarından dışarı
çıkartmaktansa sorular hakkında konuşsalar ve medya sadece yeniş keşifleri
değil cevap verilen soruları ve yarattıkları bilmeceleri raporlasalar ve
eğitimciler zaten Wikipedia da yer alan hakikatlerin arasında dolaşmayı
bıraksalar, halkı belki de geçen 15 nesildir devam eden bu muhteşem maceraya bir
kez daha bağlanmış bulabiliriz.”
İlgiyi bilimsel gerçekler ve cevaplardan, sorulara aktarmak şu anda dünya
gezegeninde ihtiyaç duyulan değişimi yaratabilir. Bu da değişim yaratmayı bir
maceraya dönüştürebilir.
Firestein’ ın Scientific American Nisan 2012 sayısında yer
alan tavsiyesi hepimize hizmet edebilir: “O nedenle bir bilim kadınına
rastlarsanız, ona ne bildiğini sormayın, neyi bilmek istediğini sorun. Bu çok
daha iyi bir sohbet olacaktır – her ikiniz içinde.”
KOLAYLIK, NEŞE VE İHTİŞAMLA.
A.Levent Bekdik
Bu yazının aslı “Access Consciousness®”
blog sayfasından sadeleştirilerek tercüme edilmiştir. Aslının ve
sadeleştirilmiş tercümenin kaynağını belirtilmek suretiyle paylaşabilirsiniz. Yazının
İngilizce aslını okumak için aşağıdaki linki kullanabilirsiniz.